escort

takipçi satın al

istanbul escort

istanbul escort

istanbul escort

istanbul escort

telegram ücretsiz üye

trendyol ucuz takipçi satın al

escort izmir

maltepe escort

www.micaze.com

www.gzzzn.com

bodrum escort

Adana Escort Adıyaman Escort Afyonkarahisar Escort Ağrı Escort Aksaray Escort Amasya Escort Ankara Escort Antalya Escort Ardahan Escort Artvin Escort Aydın Escort Balıkesir Escort Bartın Escort Batman Escort Bayburt Escort Bilecik Escort Bingöl Escort Bitlis Escort Bolu Escort Burdur Escort Bursa Escort Çanakkale Escort Çankırı Escort Çorum Escort Denizli Escort Diyarbakır Escort Düzce Escort Edirne Escort Elazığ Escort Erzincan Escort Erzurum Escort Eskişehir Escort Gaziantep Escort Giresun Escort Gümüşhane Escort Hakkari Escort Hatay Escort Iğdır Escort Isparta Escort İstanbul Escort İzmir Escort Kahramanmaraş Escort Karabük Escort Karaman Escort Kars Escort Kastamonu Escort Kayseri Escort Kırıkkale Escort Kırklareli Escort Kırşehir Escort Kilis Escort Kocaeli Escort Konya Escort Kütahya Escort Malatya Escort Manisa Escort Mardin Escort Mersin Escort Muğla Escort Muş Escort Nevşehir Escort Niğde Escort Ordu Escort Osmaniye Escort Rize Escort Sakarya Escort Samsun Escort Siirt Escort Sinop Escort Sivas Escort Şanlıurfa Escort Şırnak Escort Tekirdağ Escort Tokat Escort Trabzon Escort Tunceli Escort Uşak Escort Van Escort Yalova Escort Yozgat Escort Zonguldak Escort

Deprem sonrası “Hayatta kalma suçluluğu”

Kahramanmaraş merkezli depremler sadece sarsıntının etkili olduğu illeri değil tüm Türkiye’yi hatta dünyayı yasa boğdu. Acının büyüklüğü birçok ruhsal zorlanmayı da beraberinde getirdi. Onlardan biri de kayıpların üzüntüsüne katlanamama, başkasının acı çektiğini bile bile yaşama devam etme zorluğu yani hayatta kalma suçluluğu…

6 Şubat’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından ortaya çıkan büyük yıkım telafisi zor acılar yaşattı. Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği, on binlerce kişinin hayatının alt üst olduğu depremlerden kurtulanların kapıldığı bir his var: Suçluluk…

Travmatik olaylardan sonra oluşan bu his, kişinin aklında şu soruyu oluşturuyor: “Neden onun başına geldi, neden ben değilim?” Enkaz altında kalan yakınlarını bekleyen sayısız afetzede belki de bu duygu ile günlerce yaşadı. Uzakta olanlar, çaresizce televizyon ya da sosyal medyadan olan biteni takip edenler ise kimseyi tanımasalar bile empati kurdu, yemek yemekten, sıcak yataklarında uyumaktan utandı. İzledikleri her görüntü, aldıkları her haber kilometrelerce öteden onları da büyük üzüntüye boğdu.



Hayatta kalma suçluluğunu ve üstesinden nasıl gelinebileceğini İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Psikiyatr Dr. Arzu Erkan ile konuştuk.

Uygun şekilde baş edilemezse suçluluk duygusu kalıcı olabilir

Dr. Erkan, hayatta kalma suçluluğu için “derin bir çaresizlik, yoğun bir çöküntü” ifadelerini kullanıyor. Bu durumun kayıplara karşı bir reaksiyon olduğunun altını çiziyor.

“Depremden sağ kurtulan birinin bundan sonraki hayatındaki bakış açısıyla depremden önceki bakış açısı bir olmayacak. Bizlerin de bakış açıları bir olmayacak. Bu birkaç gün süren derin suçluluk duygusu, eğer ki kişi bununla uygun bir biçimde baş etmezse kalıcı olabilir. Travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozukluğu ya da depresyon şeklinde kendisini gösterebilir.”


Dr. Arzu Erkan, depremi birebir yaşayanlar ve depremin ardından arama-kurtarma faaliyetlerine katılan ekipler gibi birincil derecede travma yaşayanlara dikkati çekiyor. Bu kişilerin üzüntülerini ya da acılarını yaşamalarına izin verilmesi gerektiğini vurguluyor.

“Bazen göçük altında bir canlılık belirtisi olmasa da kişi orada beklemek istiyor evladını ya da yakınını, hatta kedisini de beklemek isteyebilir. O da bağ kurduğu bir candır. Buna izin vermek gerekiyor. Bu suçluluk hissini azaltıp ‘Evet, ben de elimden geleni bir ölçüde yapabildim’ demesini sağlıyor. Bu duyguları yaşayacağız. Bu suçluluğu yaşayacağız. İnsanlara çok da müdahale edilmemesi gerekiyor. Özellikle öfkeyle davranan, duygularını dile getiren, depremden etkilenilen kişilere ifade özgürlüğü vermek gerekiyor. Duygular ifade edilmezse, bastırılırsa, susturulursa bu daha vahim olaylara yol açabilir.”


Suçluluk hissinin psikolojik ve fiziksel etkileri var

Büyük travmatik olaylar sonrası suçluluk hissi kişilerde bazı semptomlarla kendisini gösterebiliyor. Erkan bunları şöyle sıralıyor:

“Kişilerde olayları sık sık hatırlama, kabuslar görme, gözünün önüne görüntüler gelmesi ya da hatırlamakta zorlanma, sinirlilik, kızgınlık, gerginlik hissetme, yaşananları geride bırakamama, tüm gün bununla meşgul olma, derin bir çaresizlik hissi, günlük rutinlerini gerçekleştirememe, motive olamama, uyku ve iştah değişiklikleri, baş ağrısı, mide bulantısı, çarpıntı gibi belirtiler olabilir. Bu tür durumlar varsa kişilerin mutlaka destek almasında yarar var.”


Destek mutlaka psikiyatrik olmak zorunda değil diyor Erkan. Kişilerin duygularını fark etmesi, bunlar hakkında konuşması, nefes egzersizi yapması, sosyalleşmesi, sağlıklı bağlar kurarak arkadaşları ile görüşmesi de güçlendirici olabilir. Daha da önemlisi, zor durumda olanlara destek vermesi, dayanışma ağlarına dahil olması bu süreçte belki de en iyi ilaç olacak…

“Gücü neye yetiyorsa, koşulları neye el veriyorsa destek vermek, geride kalanlara, birbirine, kendisi gibi hissedenlere… Bu suçluluk duygusu ve çaresizliğin içerisinden aktive olarak çıkabiliriz. Aktive olmak demek kişinin çok büyük bir enerji ve istek hissederek yapması gerek anlamına gelmiyor. Kendi ruh sağlığını iyi tutmak ve kendine bakım vermek de bir çabadır. Bir sosyal medya paylaşımını teyit etmek ve yaygınlaştırmak da bir katkı sunmaktır. Zarar verici bir içerik paylaşmaktansa hiçbir şey paylaşmamak, yanlış bir şey konuşmaktansa hiç konuşmamak da bir destektir. Herkes gidip göçük altından bir canı kurtarmayı önemsiyor. Hepimiz önemsiyoruz. Ama oturduğumuz yerden de çok uzaktaki bir insana yardımcı olabiliriz.”

Grafik: Ayhan Akgün
 
Üst