Sezonun üçüncü grand slam tenis turnuvası Wimbledon’da ana tabloda misyon alan dört hakemden biri olan Atakan Dürüst, Türk hakemlerin çok yetenekli olduğunu ve Wimbledon’daki hakem sayısının çok daha fazla olabileceğini vurguladı. Dürüst, “Türk hakemlerinin o hususta hakkının yendiğini düşünüyorum. Milletlerarası turnuvalarda Türk olmamızla alakalı bir külfet yaşıyoruz” dedi.
Dilek Akdilek ise “Dünyada en çok turnuva düzenleyen ikinci ülkeyiz. Birinci İspanya, ikinci Türkiye. Çok üzere görünse de ona göre hakem sayımız az. Wimbledon’da vazife almayı hak eden arkadaşlarımız da var. Daha çok hakemimiz olabilirdi” diye konuştu.
İngiltere’nin başşehri Londra’da düzenlenen Wimbledon’da ana tabloda dört, elemelerde ise dokuz Türk hakem vazife aldı. Dört hakemden biri olan Atakan Dürüst ve elemelerde vazife alan Dilek Akdilek, Demirören Haber Ajansı’nın (DHA) sorularını yanıtladı.
“EN İTİBARLI TURNUVALARDAN BİRİSİ”
Beden eğitimi öğretmeni olan Atakan Dürüst, 15 yıl evvel tenise başladığını ve birinci olarak birinci kademe antrenörlük eğitimi aldığını, daha sonrasında ise hakemliğe geçtiği belirtti. Tenisin kandaki bir zehir olduğunu ve bulaştığında da kurtulmanın sıkıntı olduğunu söyleyen Dürüst, vazife aldığı Wimbledon’dan şöyle bahsetti: “Dört tane Grand Slam var. Wimbledon bunlardan birisidir. Bence en itibarlı olan turnuva. Ben Türk hakemlerinin çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. Aramızdaki başhakemlerimiz, kule hakemlerimiz çok başarılı, çok yetenekli. Wimbledon’daki hakem sayımız olağan ki çok daha fazla olabilirdi. Lakin öbür üç Grand Slam’e bu kadar sayı bile gönderemiyoruz. Wimbledon en çok gönderdiğimiz turnuvalardan birisi. Ben Türk hakemlerinin o mevzuda hakkının yendiğini düşünüyorum. Biraz Türk olmamızla alakalı bir kasvet yaşıyoruz memleketler arası turnuvalarda. Dokuz kişi elemede, dört kişi ise ana tablodaydık. Ana tabloda çok daha fazla Türk olabilirdi. Bu yeteneğe sahip çok hakemimiz var” sözlerini kullandı.
Turnuvaya müracaat sürecini anlatan Dürüst, “Her turnuvanın farklı kaideleri oluyor. Bir müracaat formu dolduruyorsunuz ve sizin müracaatınız bedellendiriliyor. Müracaatınıza da yazmanız gereken birçok memleketler arası turnuva olması gerekiyor. Ben 2016 yılında başladıktan sonra açıkçası bunu maksat edinmiştim. Çok fazla yurt dışında turnuvada çalıştım. Alışılmış sonrasında onlar biriktikçe daha büyük turnuvalara gitmeye başladım. En sonunda ise Wimbledon seçimine kadar geldi. Lisan bilinmesi, insan münasebetleriniz düzgün olması, serinkanlı olunması gerekiyor. Birçok kıstas var aslında. Fakat bunları yapabilen çok uygun hakemlerimiz olduğunu söylemek istiyorum” diye aktardı.
“KENDİMLE VE TÜRK HAKEM TOPLULUĞU İSMİNE GURURLUYUM”
Yapmış olduğu işten gurur duyduğunu tabir eden başarılı hakem Atakan Dürüst, “Oraya çok deneyimsiz gitmek yapılabilecek bir şey değil. Zira büyük oyuncularla birlikte çalışırken büyük bir baskı hissediyorsunuz. Benim o denli bir talihim vardı ki ben o oyuncularla çok daha evvel çalışmıştım. O biraz yardım etmişti bana. Çok gerilimli bir iş. Bir de ülkenizi temsil ettiğinizi hissediyorsunuz. Konuşmanız, haliniz, çalışma formunuz, nasıl iş çıkardığınız daima izleniyor ve daima olarak puanlanıyor. Buna gelecekte de devam edebilmek için çok daha fazla şeye dikkat etmemiz gerekiyor. Olağan ki çok heyecanlıydım. Wimbledon çok üst seviye dediğimiz turnuvadır. Birinci seçildiğime dair maili aldığımdaki heyecanımı anlatamam, çok büyüktü. Oraya birinci teşebbüs, birinci Wimbledon’daki müzeyi gezişim hiç unutmayacağım anılardır. Natürel ki çok büyük bir olay benim için. Kendimle de, Türk hakem topluluğu ismine da bu gurur duyuyorum” diye konuştu.
Turnuvada yaşamış olduğu tecrübesi pahalandıran Atakan Dürüst ilerideki işleri hakkında bilgi vererek, “Wimbledon’dan çok büyük anılar ile döndüm aslında. Oranın çalışma sistemi, oranın havasını, o atmosferi görebilmek, yaşayabilmek bunların hepsi çok büyük anılar. Büyük bir turnuvada çizgi hakemliği yapıyorsanız, bazen çok ince durumlarda karar vermeniz gerekiyor. Çok gerilim dolu bir karar anı. Onda yanıldığınız anlar olabiliyor. Onlarda çok makus hissediyorsunuz. Fakat devam edebilmeniz gerekiyor. O gerilimi de yenebilmeniz gerekiyor. Kazakistan’ın Astana kentinde çok büyük bir turnuva vardı. Orada her maç final üzereydi. Ortaya her çıktığımızda çok heyecanlıydık. Orası benim için çok özeldi, büyük bir tecrübeydi. Yazları çizgi hakemliği yapıyorum. Son 3-4 yılımı buna ayırıyorum. ATP’lere, WTA’lere ve Challengerlara çizgi hakemi olarak gidiyorum. Ağustos’un birinci haftasında Almanya’da Challenger turnuvası var. Oraya davet edildim. Oradan iki hafta sonra Polonya’da WTA ve Challenger turnuvalarında misyon alacağım” dedi.
“YETENEK OLARAK HİÇBİR EKSİĞİMİZ YOK”
Son yıllarda Türkiye’deki tenis sporunu ve oyuncuları pahalandıran Dürüst, “Çok genç, çok âlâ, potansiyele sahip hakemlerimiz var. Daha yeni White Badge ve Bronze Badge olan arkadaşlarımız, yurt dışında çizgi hakemliği yapan arkadaşlarımız var. Ben bizim hakemlerimizin önünün açılması durumunda başarılı olacağını aslında biliyorum. Bu ülkenin tenisteki seviyesi ile de alakalı bir durum. Şayet, Türkiye bayanlarda ve erkeklerde birinci yüze oyuncu sokarsa ve bu daima hale gelirse bu hakemlerimize de yansıyacaktır. Çok yetenekli oyuncularımız da var. Bizde sanırım biraz eğitim sorunu yaşanıyor. Tenis sporu için belirli bir ekonomik seviyeye sahip olunması gerekiyor. Bu ekonomik durum ile bir arada antrenör kasveti ortaya çıkıyor. Yetenek olarak hiçbir eksiğimiz yok. Birinci yüze daha evvel oyuncu soktuk. Büyük turnuvalar kazandık. Bunların daima hale geleceğini düşünüyorum. Lakin bu daha çok takviyeyle olacaktır. Türkiye Tenis Federasyonu’nun dayanağı var fakat ülkenin de tenis sporuna büyük bir dayanağı olması gerekiyor diye düşünüyorum” diye aktardı.
Son olarak gençlere tavsiyede bulunan Dürüst, “Tenisi seven beşerler gençler, ulusal çapta olan turnuvalarımıza, federasyon tarafından düzenlenen memleketler arası turnuvalarımıza hakem olarak katılabilirler. Her sene hakemlik kurslarımız açılıyor. Bunlara katılarak hakemliğe adım atabilirler. Gelecek onlara ve çabalarına bağlı” diyerek kelamlarını sonlandırdı.
DOKUZ TÜRK HAKEMDEN BİRİ: DİLEK AKDİLEK
Elemelerde vazife alan dokuz Türk’ten biri olan Dilek Akdilek ise tenise lise yıllarında başladığını ve çocuğu olduktan sonra kısa bir mühlet tenise orta verdiğini söyleyerek, “Tenise tekrar başladığımda senyör tenisçi olarak misyon aldım. Senyör tenisçi olarak devam edip, birkaç sene ulusal grupta oynadım. Onunla ilgili birtakım hedeflerim vardı. Birkaç yaş kümesinde ulusal kadroya girdim. Yakın arkadaşlarım lisan bildiğimi ve ilerleyip memleketler arası hakem olabileceğim konusunda bana ön ayak oldular. Ben de tenis turnuvalarında hedeflediğim yerlere ulaştığım için biraz da o tarafı denemek istedim ve çok hoşuma gitti. 2004 yılında TTF’den tenis hakemliği aldım. Sonra 2010 yılında İtalya’daki okula gidip memleketler arası tenis hakemliği eğitimi aldım. Sonrasında oynamayı bırakıp, meslek olarak hakemlik yapmaya devam ettim” dedi.
Başvuru sürecini anlatan Akdilek, “Öncelikle AYTEF’te bütün hakemlerin bir sayfası oluyor. Wimbledon’un müracaatları orada yayınlanıyor. Oradan başvuruyoruz. Oranın şefi, tenis federasyonu ile konsolidasyon sağlayarak seçimleri yapıyor. Kaç şahıssın başvurduğunu ve isimleri bildiriyorlardır. Tenis Federasyonu’nun da önerdiği beşerler oluyordur. Zira oranın şefi, Türkiye’deki turnuvalarımıza şef olarak geliyor. Karşılıklı Erasmus programı üzere bir şey oluyor. Onlar bize geliyor, biz onlara gidiyoruz” halinde konuştu.
“DÜNYADA EN ÇOK TURNUVA DÜZENLEYEN İKİNCİ ÜLKEYİZ”
Turnuvada daha fazla Türk hakemin vazife alması gerektiğini söyleyen Akdilek, “Dünyada en çok turnuva düzenleyen ikinci ülkeyiz. Birinci İspanya, ikinci Türkiye. Çok üzere görünse de ona göre hakem sayımız az. Wimbledon’da misyon almayı hak eden arkadaşlarımız da var. Çok daha fazla hakemimiz olabilirdi” dedi.
Başka turnuvalarda da vazife aldığını lakin Wimbledon’ın daha farklı olduğunu söyleyen Akdilek, “Wimbledon’ın atmosferi, klâsik bir turnuva olması, kıyafeti, yönetmeliği ve oyuncularının bembeyaz giyinmesi, bambaşka bir olay. Başka büyük turnuvalarda Federer ve Djokovic’in maçlarına daima çıkmamıza karşın; Wimbledon’a girince, havayı soluyunca insan güya farklı bir gezegendeymiş üzere hissediyor” tabirlerini kullandı.
Hakem olarak vazife aldığı bir turnuvada unutamadığı bir anısını anlatan Akdilek, “Federasyondan arkadaşımla katıldığım bir turnuva vardı. Büyük turnuvalarda şahin gözü oluyor. Biz davet yaptığımızda, oyuncu itiraz ettiğinde kameralarla bakıyorlar. Orada çok çok yakın bir top için oyuncu şahin gözü istemişti. Çok heyecanlanmıştım ve benim kararım gerçek çıktı. Ondan sonra da bütün toplumsal medyada benim ve maçın manzarası dönmeye başladı. O çok heyecanlı bir andı” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE TENİS GEÇMİŞE NAZARAN ÇOK İLERLEDİ”
Son olarak Türkiye’deki tenisin gelişmesini kıymetlendiren ve atletlere tavsiyede bulunan Akdilek, “Türkiye’de tenis geçmişe nazaran çok ilerledi, çok teşvik var. Okullarda çok bilgilendirme var. Doğu bölgelerimiz de keza o denli. Doğuda tenisin ‘t’si bilinmiyordu ancak artık turnuvalar düzenleniyor. Şırnak, Batman ve Ağrı’da turnuva yapıldı. Erzincan ve Van’da yapılacak. Iğdır’da turnuva yapılıyor. Mesela ben İngiltere’ye Şırnak’tan gittim. Bunlar çok büyük muvaffakiyet. Türkiye’nin bir ucuna kadar yayılabiliyoruz ve oyuncularımız çıkabiliyor. Bu büyük turnuvalara, elemelere bile olsa oynamak için gelebiliyorlar. Gençler çok uygun, çok süratli geliyor. Yani eski jenerasyona nazaran çok daha bilinçliler. Tabi eğitmenler ve kulüpler de daha şuurlu. Her gün, her şey yenilendiği üzere bilgiler de tazeleniyor. Tenis her yaşın sporu bence. Her isteyen, her yaşta başlayabilir. Evvelden güçlü sporu olarak isimlendiriliyordu lakin artık ulaşılması daha kolay. Belediyenin fiyatsız kursları var, ikinci el gereçler var. Başlamak isteyen hiçbir halde korkmadan başlasın. Hakem olmak isteyenlere de tenis oynamalarını tavsiye ediyorum. Zira tenis oynarlarsa maçı yönetirken, oyuncuların psikolojisini anlamak, topu takip ederken nereye düşebileceğini hissedebilmek onlara artı oluyor. Çok daha kolay ilerleyebilirler. Herkesin denemesini tavsiye diyorum” sözlerine yer verdi.
Dilek Akdilek ise “Dünyada en çok turnuva düzenleyen ikinci ülkeyiz. Birinci İspanya, ikinci Türkiye. Çok üzere görünse de ona göre hakem sayımız az. Wimbledon’da vazife almayı hak eden arkadaşlarımız da var. Daha çok hakemimiz olabilirdi” diye konuştu.
İngiltere’nin başşehri Londra’da düzenlenen Wimbledon’da ana tabloda dört, elemelerde ise dokuz Türk hakem vazife aldı. Dört hakemden biri olan Atakan Dürüst ve elemelerde vazife alan Dilek Akdilek, Demirören Haber Ajansı’nın (DHA) sorularını yanıtladı.
“EN İTİBARLI TURNUVALARDAN BİRİSİ”
Beden eğitimi öğretmeni olan Atakan Dürüst, 15 yıl evvel tenise başladığını ve birinci olarak birinci kademe antrenörlük eğitimi aldığını, daha sonrasında ise hakemliğe geçtiği belirtti. Tenisin kandaki bir zehir olduğunu ve bulaştığında da kurtulmanın sıkıntı olduğunu söyleyen Dürüst, vazife aldığı Wimbledon’dan şöyle bahsetti: “Dört tane Grand Slam var. Wimbledon bunlardan birisidir. Bence en itibarlı olan turnuva. Ben Türk hakemlerinin çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. Aramızdaki başhakemlerimiz, kule hakemlerimiz çok başarılı, çok yetenekli. Wimbledon’daki hakem sayımız olağan ki çok daha fazla olabilirdi. Lakin öbür üç Grand Slam’e bu kadar sayı bile gönderemiyoruz. Wimbledon en çok gönderdiğimiz turnuvalardan birisi. Ben Türk hakemlerinin o mevzuda hakkının yendiğini düşünüyorum. Biraz Türk olmamızla alakalı bir kasvet yaşıyoruz memleketler arası turnuvalarda. Dokuz kişi elemede, dört kişi ise ana tablodaydık. Ana tabloda çok daha fazla Türk olabilirdi. Bu yeteneğe sahip çok hakemimiz var” sözlerini kullandı.
Turnuvaya müracaat sürecini anlatan Dürüst, “Her turnuvanın farklı kaideleri oluyor. Bir müracaat formu dolduruyorsunuz ve sizin müracaatınız bedellendiriliyor. Müracaatınıza da yazmanız gereken birçok memleketler arası turnuva olması gerekiyor. Ben 2016 yılında başladıktan sonra açıkçası bunu maksat edinmiştim. Çok fazla yurt dışında turnuvada çalıştım. Alışılmış sonrasında onlar biriktikçe daha büyük turnuvalara gitmeye başladım. En sonunda ise Wimbledon seçimine kadar geldi. Lisan bilinmesi, insan münasebetleriniz düzgün olması, serinkanlı olunması gerekiyor. Birçok kıstas var aslında. Fakat bunları yapabilen çok uygun hakemlerimiz olduğunu söylemek istiyorum” diye aktardı.
“KENDİMLE VE TÜRK HAKEM TOPLULUĞU İSMİNE GURURLUYUM”
Yapmış olduğu işten gurur duyduğunu tabir eden başarılı hakem Atakan Dürüst, “Oraya çok deneyimsiz gitmek yapılabilecek bir şey değil. Zira büyük oyuncularla birlikte çalışırken büyük bir baskı hissediyorsunuz. Benim o denli bir talihim vardı ki ben o oyuncularla çok daha evvel çalışmıştım. O biraz yardım etmişti bana. Çok gerilimli bir iş. Bir de ülkenizi temsil ettiğinizi hissediyorsunuz. Konuşmanız, haliniz, çalışma formunuz, nasıl iş çıkardığınız daima izleniyor ve daima olarak puanlanıyor. Buna gelecekte de devam edebilmek için çok daha fazla şeye dikkat etmemiz gerekiyor. Olağan ki çok heyecanlıydım. Wimbledon çok üst seviye dediğimiz turnuvadır. Birinci seçildiğime dair maili aldığımdaki heyecanımı anlatamam, çok büyüktü. Oraya birinci teşebbüs, birinci Wimbledon’daki müzeyi gezişim hiç unutmayacağım anılardır. Natürel ki çok büyük bir olay benim için. Kendimle de, Türk hakem topluluğu ismine da bu gurur duyuyorum” diye konuştu.
Turnuvada yaşamış olduğu tecrübesi pahalandıran Atakan Dürüst ilerideki işleri hakkında bilgi vererek, “Wimbledon’dan çok büyük anılar ile döndüm aslında. Oranın çalışma sistemi, oranın havasını, o atmosferi görebilmek, yaşayabilmek bunların hepsi çok büyük anılar. Büyük bir turnuvada çizgi hakemliği yapıyorsanız, bazen çok ince durumlarda karar vermeniz gerekiyor. Çok gerilim dolu bir karar anı. Onda yanıldığınız anlar olabiliyor. Onlarda çok makus hissediyorsunuz. Fakat devam edebilmeniz gerekiyor. O gerilimi de yenebilmeniz gerekiyor. Kazakistan’ın Astana kentinde çok büyük bir turnuva vardı. Orada her maç final üzereydi. Ortaya her çıktığımızda çok heyecanlıydık. Orası benim için çok özeldi, büyük bir tecrübeydi. Yazları çizgi hakemliği yapıyorum. Son 3-4 yılımı buna ayırıyorum. ATP’lere, WTA’lere ve Challengerlara çizgi hakemi olarak gidiyorum. Ağustos’un birinci haftasında Almanya’da Challenger turnuvası var. Oraya davet edildim. Oradan iki hafta sonra Polonya’da WTA ve Challenger turnuvalarında misyon alacağım” dedi.
“YETENEK OLARAK HİÇBİR EKSİĞİMİZ YOK”
Son yıllarda Türkiye’deki tenis sporunu ve oyuncuları pahalandıran Dürüst, “Çok genç, çok âlâ, potansiyele sahip hakemlerimiz var. Daha yeni White Badge ve Bronze Badge olan arkadaşlarımız, yurt dışında çizgi hakemliği yapan arkadaşlarımız var. Ben bizim hakemlerimizin önünün açılması durumunda başarılı olacağını aslında biliyorum. Bu ülkenin tenisteki seviyesi ile de alakalı bir durum. Şayet, Türkiye bayanlarda ve erkeklerde birinci yüze oyuncu sokarsa ve bu daima hale gelirse bu hakemlerimize de yansıyacaktır. Çok yetenekli oyuncularımız da var. Bizde sanırım biraz eğitim sorunu yaşanıyor. Tenis sporu için belirli bir ekonomik seviyeye sahip olunması gerekiyor. Bu ekonomik durum ile bir arada antrenör kasveti ortaya çıkıyor. Yetenek olarak hiçbir eksiğimiz yok. Birinci yüze daha evvel oyuncu soktuk. Büyük turnuvalar kazandık. Bunların daima hale geleceğini düşünüyorum. Lakin bu daha çok takviyeyle olacaktır. Türkiye Tenis Federasyonu’nun dayanağı var fakat ülkenin de tenis sporuna büyük bir dayanağı olması gerekiyor diye düşünüyorum” diye aktardı.
Son olarak gençlere tavsiyede bulunan Dürüst, “Tenisi seven beşerler gençler, ulusal çapta olan turnuvalarımıza, federasyon tarafından düzenlenen memleketler arası turnuvalarımıza hakem olarak katılabilirler. Her sene hakemlik kurslarımız açılıyor. Bunlara katılarak hakemliğe adım atabilirler. Gelecek onlara ve çabalarına bağlı” diyerek kelamlarını sonlandırdı.
DOKUZ TÜRK HAKEMDEN BİRİ: DİLEK AKDİLEK
Elemelerde vazife alan dokuz Türk’ten biri olan Dilek Akdilek ise tenise lise yıllarında başladığını ve çocuğu olduktan sonra kısa bir mühlet tenise orta verdiğini söyleyerek, “Tenise tekrar başladığımda senyör tenisçi olarak misyon aldım. Senyör tenisçi olarak devam edip, birkaç sene ulusal grupta oynadım. Onunla ilgili birtakım hedeflerim vardı. Birkaç yaş kümesinde ulusal kadroya girdim. Yakın arkadaşlarım lisan bildiğimi ve ilerleyip memleketler arası hakem olabileceğim konusunda bana ön ayak oldular. Ben de tenis turnuvalarında hedeflediğim yerlere ulaştığım için biraz da o tarafı denemek istedim ve çok hoşuma gitti. 2004 yılında TTF’den tenis hakemliği aldım. Sonra 2010 yılında İtalya’daki okula gidip memleketler arası tenis hakemliği eğitimi aldım. Sonrasında oynamayı bırakıp, meslek olarak hakemlik yapmaya devam ettim” dedi.
Başvuru sürecini anlatan Akdilek, “Öncelikle AYTEF’te bütün hakemlerin bir sayfası oluyor. Wimbledon’un müracaatları orada yayınlanıyor. Oradan başvuruyoruz. Oranın şefi, tenis federasyonu ile konsolidasyon sağlayarak seçimleri yapıyor. Kaç şahıssın başvurduğunu ve isimleri bildiriyorlardır. Tenis Federasyonu’nun da önerdiği beşerler oluyordur. Zira oranın şefi, Türkiye’deki turnuvalarımıza şef olarak geliyor. Karşılıklı Erasmus programı üzere bir şey oluyor. Onlar bize geliyor, biz onlara gidiyoruz” halinde konuştu.
“DÜNYADA EN ÇOK TURNUVA DÜZENLEYEN İKİNCİ ÜLKEYİZ”
Turnuvada daha fazla Türk hakemin vazife alması gerektiğini söyleyen Akdilek, “Dünyada en çok turnuva düzenleyen ikinci ülkeyiz. Birinci İspanya, ikinci Türkiye. Çok üzere görünse de ona göre hakem sayımız az. Wimbledon’da misyon almayı hak eden arkadaşlarımız da var. Çok daha fazla hakemimiz olabilirdi” dedi.
Başka turnuvalarda da vazife aldığını lakin Wimbledon’ın daha farklı olduğunu söyleyen Akdilek, “Wimbledon’ın atmosferi, klâsik bir turnuva olması, kıyafeti, yönetmeliği ve oyuncularının bembeyaz giyinmesi, bambaşka bir olay. Başka büyük turnuvalarda Federer ve Djokovic’in maçlarına daima çıkmamıza karşın; Wimbledon’a girince, havayı soluyunca insan güya farklı bir gezegendeymiş üzere hissediyor” tabirlerini kullandı.
Hakem olarak vazife aldığı bir turnuvada unutamadığı bir anısını anlatan Akdilek, “Federasyondan arkadaşımla katıldığım bir turnuva vardı. Büyük turnuvalarda şahin gözü oluyor. Biz davet yaptığımızda, oyuncu itiraz ettiğinde kameralarla bakıyorlar. Orada çok çok yakın bir top için oyuncu şahin gözü istemişti. Çok heyecanlanmıştım ve benim kararım gerçek çıktı. Ondan sonra da bütün toplumsal medyada benim ve maçın manzarası dönmeye başladı. O çok heyecanlı bir andı” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE TENİS GEÇMİŞE NAZARAN ÇOK İLERLEDİ”
Son olarak Türkiye’deki tenisin gelişmesini kıymetlendiren ve atletlere tavsiyede bulunan Akdilek, “Türkiye’de tenis geçmişe nazaran çok ilerledi, çok teşvik var. Okullarda çok bilgilendirme var. Doğu bölgelerimiz de keza o denli. Doğuda tenisin ‘t’si bilinmiyordu ancak artık turnuvalar düzenleniyor. Şırnak, Batman ve Ağrı’da turnuva yapıldı. Erzincan ve Van’da yapılacak. Iğdır’da turnuva yapılıyor. Mesela ben İngiltere’ye Şırnak’tan gittim. Bunlar çok büyük muvaffakiyet. Türkiye’nin bir ucuna kadar yayılabiliyoruz ve oyuncularımız çıkabiliyor. Bu büyük turnuvalara, elemelere bile olsa oynamak için gelebiliyorlar. Gençler çok uygun, çok süratli geliyor. Yani eski jenerasyona nazaran çok daha bilinçliler. Tabi eğitmenler ve kulüpler de daha şuurlu. Her gün, her şey yenilendiği üzere bilgiler de tazeleniyor. Tenis her yaşın sporu bence. Her isteyen, her yaşta başlayabilir. Evvelden güçlü sporu olarak isimlendiriliyordu lakin artık ulaşılması daha kolay. Belediyenin fiyatsız kursları var, ikinci el gereçler var. Başlamak isteyen hiçbir halde korkmadan başlasın. Hakem olmak isteyenlere de tenis oynamalarını tavsiye ediyorum. Zira tenis oynarlarsa maçı yönetirken, oyuncuların psikolojisini anlamak, topu takip ederken nereye düşebileceğini hissedebilmek onlara artı oluyor. Çok daha kolay ilerleyebilirler. Herkesin denemesini tavsiye diyorum” sözlerine yer verdi.