FETÖ’nün, 17-25 Aralık döneminde Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve hükümeti hedef alarak kurduğu kumpasla karanlık operasyonlarını uygulamaya başladığı “yargısal darbe teşebbüsü”nün üzerinden 9 yıl geçti.
Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in talimatıyla bir takım yolsuzluklar yapıldığını iddia eden örgüt üyesi polis ve savcılar, kumpas için 7 Şubat 2012’de harekete geçti.
Başlatılan kumpas soruşturması kapsamında iletişimin tespitine ilişkin birçok karar alınırken, bu kararlara dayanılarak aralarında siyasetçilerin, üst düzey bürokratların, başbakan ve bakanların özel kalem müdürleri ile danışmanlarının da bulunduğu birçok kişinin telefon görüşmeleri kayıt altına alınıp, fiziki takipler yapıldı.
FETÖ’nün yargıdaki üyeleri, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete yönelik kumpas için 7 Şubat 2012’de düğmeye basarak MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 kişiyi, kapatılan özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine ifadeye çağırdı.
Terör örgütünün MİT kumpası planı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ameliyata girmesinin gecikmesiyle alt üst oldu. Erdoğan, Hakan Fidan’a ifade vermeye gitmemesini söyleyerek kumpası bozdu. MİT kumpasını planlayan ve soruşturmayı yürüten savcı ve emniyet müdürleri görevden alındı.
MİT kumpasında başarısız olunca 17-25 Aralık için harekete geçtiler
MİT kumpasında başarısız olan FETÖ, bu kez 17-25 Aralık kumpası için düğmeye bastı.
17 Aralık 2013 günü İstanbul’da, bakan çocukları, Halkbank Genel Müdürü ve iş adamlarının da içinde olduğu toplam 89 kişi gözaltına alındı, aynı gün çeşitli medya organlarına soruşturmada delil olarak gösterilen hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş izleme görüntüleri servis edildi, bu operasyon sonucunda 26 kişi tutuklandı.
Soruşturmalardaki usulsüzlüklerin, ses kayıtlarının, çözüm tutanaklarının, uydurma ihbar ve tutanakların ortaya çıkması üzerine, kamuoyunda sözde 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları olarak bilinen bu faaliyetlerle ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ait soruşturmalara başlandı.
Bu soruşturmalar sonucunda FETÖ’nün emniyet ve yargı teşkilatları içine sızan, kamu görevlisi gibi gözüken ancak talimatları devlet hiyerarşisi dışındaki bir mekanizmadan alan üye ve yöneticilerinin, hedeflerine aldıkları kesimlere karşı acımasız bir hukuk mücadelesine giriştikleri, yargı kumpası kurmak suretiyle birçok insanın hayatıyla ve kariyeriyle usulsüz takiplerle insanların özel hayatlarını kayıt altına aldıkları belirlendi.
Bu usulsüzlükler ve bitmek bilmeyen dalga operasyonlar neticesinde dosyaları içinden çıkılmaz bir hale soktukları, insanlar aleyhine sahte deliller ürettikleri, başbakan ve MİT Müsteşarının toplantılarına ilişkin görüntüleri elde ettikleri, evrakta sahtecilik yaptıkları, 17 Aralık 2013 tarihinden sonra emniyet içindeki terör örgütü üyelerinin tasfiye edilmeye başlaması üzerine de örgüt üyelerinin paniğe kapıldığı tespit edildi.
Bütün önemli evrakı iptal ettiler, dijital verileri sildiler
Örgüt mensuplarının, bütün evrakı imha ettiği, önemli gördükleri dijital verileri sildikleri, tam silinemeyen ve sonradan ortaya çıkartılan belge içeriklerinde ise kendi aralarında hükümeti düşürmeye yönelik yazışmalar yaptıkları, anlaşıldı. Ele geçirilen taslak fezlekede, örgüt üyelerinin darbe sonrası yapacakları çalışmalara ilişkin bulgulara ulaşılırken, bu bulgulara göre Başbakan’dan artık "Dönemin başbakanı" şeklinde bahsedildiği, soruşturma dosyası henüz ikmal edilmemişken dosya içeriğini yeni görevlendirilen mali şube müdür ve müdür yardımcılarından kaçırdıkları saptandı.
Operasyonların hedefinin Türkiye Cumhuriyeti’nin 61. Hükümeti olduğu, amacın ise Türkiye’yi terörün yanında siyasi, diplomatik ve ekonomik kriz ile sıkışan bir ülke durumuna düşürmek, süresiz kaos ortamına sürüklemek, fikri manada lidersiz bir toplum oluşturmak, hükümeti devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak olduğu, aleyhinde hiçbir delil bulunmadığı halde sırf Başbakan’ı suçlamak için Başbakan’ın oğlunun soruşturmanın içine çekildiği belirlendi.
Özel yetkili savcılıkta görev yapan FETÖ’cü savcılar, 6 Mart 2012’de 40’tan fazla kişi hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak" suçlarından soruşturma açtı. FETÖ, bu soruşturmayı tam hakimiyet kurduğu özel yetkili savcılıkta sürdürdü.
Kanuna aykırı yürütülen soruşturmada, 25 Aralık 2013’e kadar birçok dinleme kararı verildi. Haklarında soruşturma yapılması kanunen izne tabi olan veya mümkün olmayan Başbakan, bakan ve üst düzey devlet idareciler hukuka aykırı olarak dinlenerek, şüpheli olmadıkları dosyaya eklendi.
Örgüt bu dosyayı kendi uhdesinde (özel yetkili) tutup başka bir savcı veya hakimin kontrolüne bırakmak istemeyerek uzun soluklu dinlemeler yaptı. Buradaki bazı dinleme kararları 24-25 kez uzatılırken, bazı kararlar sahte isimler adına alındı.
Örgütün, soruşturma kapsamında dinlediği bazı iş insanlarının özel bilgilerini ileride kullanmak üzere topladığı değerlendirildi.
Kendilerine yakın gördükleri kişileri dosyadan çıkardılar
Örgüte mensup polislerin, dinleme sırasında kendilerine yakın gördükleri kişileri dosyadan çıkarttıkları da 25 Aralık kumpas dosyasına yansıdı. Bununla ilgili ifadesi alınan gizli tanık "Fatih"in, "Fezlekeyi hazırlayan ekip, ‘Bu iyi adam, bunu dosyada çıkartalım.’ dedi." şeklinde beyanları da tutanaklara geçti.
Terörle bağlantısı olmayan soruşturmada, FETÖ mensubu polislerce fezleke hazırlandı. Fezlekede, bazı iş insanlarının terör örgütünün finansörü gibi gösterildiği, Başbakan ile MİT Müsteşarı’nın da bu kişilerle irtibata geçtiği algısı yaratıldı.
Buna benzer, dosyadaki birçok hukuksuzlukla takvimler 15 Aralık 2013’ü gösterdiğinde, FETÖ firarisi meslekten çıkarılan savcı Muammer Akkaş’ın talebi üzerine 14 kişinin daha bir ay süreyle dinlenilmesine karar verildi.
17 Aralık 2013’te, 25 Aralık kumpasının başındaki savcı Muammer Akkaş, polise verdiği talimatla soruşturmanın sonlandırılması ve fezlekesinin kendisine gönderilmesini istedi.
FETÖ üyesi firari eski savcı Zekeriya Öz de harekete geçti
Aynı gün, firari FETÖ üyesi eski savcı Zekeriya Öz de 17 Aralık kumpas soruşturması için harekete geçerek, aralarında kamu görevlileri ile iş insanlarının da bulunduğu kişilere yönelik operasyon başlattı ve bu kişiler gözaltına alındı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, 24 Aralık’ta dosyanın duyulması üzerine, operasyona hazırlanan FETÖ’cü savcı Akkaş’tan bilgi istedi. Akkaş, Başsavcının talimatına uymayarak 25 Aralık sabahı kumpas operasyonunun düğmesine bastı.
25 Aralık operasyonunda farklı bir gelişme yaşanarak, Akkaş’ın gözaltı talimatı emniyet ve jandarma ekiplerince işleme koyulmadı.
Talimatları yerine getirilmeyince FETÖ’nün medya mensuplarını kullanarak operasyon bilgilerini sızdıran Muammer Akkaş, adliye önünde kanuna aykırı basın açıklaması yaptı.
Kara propaganda için sosyal medya devreye girdi
Aynı günün sabahında bazı gazetecilerin maillerine operasyon bilgileri, hazırlanmış haberler, fezlekeden detaylar gönderildi.
17 ve 25 Aralık’a ait soruşturma dosyasında olanlar, montajlananlar hatta dosyada olmayan ses kayıtları örgütün sosyal medya hesaplarında gerçekmiş gibi paylaşılmaya başlanarak, algı operasyonuna hız verildi.
Hem örgüte müzahir basın yayın organlarında çalışanlar hem de örgüte mensup olduğu 15 Temmuz’dan sonra anlaşılan gazeteciler, Başbakan’ın yurt dışına kaçtığını öne sürerek, örgütün amacına hizmet eden algı faaliyeti yürüttü.
Örgüte mensup polisleri kahramanlaştırma çabalarına girişen FETÖ’cüler, kara propaganda amacıyla kurdukları sosyal medya hesaplarından yasa dışı elde edilen ses kayıtları, montajlanan tapeler ve gerçeği yansıtmayan sahte delillerle operasyonu hukuki bir kılıfa sokmak için her türlü kumpasa başvurdu.
Kumpasçı savcılar kaçtı
Seçilmiş meşru hükümete karşı FETÖ tarafından yapılan yargı darbesi girişimi sonrası, devletin gösterdiği refleksle, örgütle mücadeleye hız verildi. FETÖ üyesi kişiler tek tek yakalanıp yargı önüne çıkarılmaya başlandı.
Sonrasında yaşanan gelişmelerin ardından FETÖ firari sanığı Akkaş, 25 Aralık dosyasından el çektirilerek, Tekirdağ’a görevlendirildi ve ardından görevden uzaklaştırıldı.
FETÖ kumpasının baş aktörlerinden örgüt üyesi savcılar ise adalet önünde hesap vermek yerine firar etti. O dönemdeki adıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararnamesiyle görevden uzaklaştırılan FETÖ üyesi eski savcılardan Muammer Akkaş, Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç yurt dışına kaçtı.
Firari eski komiser, Hakan Atilla davasında tanık oldu
Firar eden isimlerden dikkati çeken bir diğeri ise eski komiser yardımcısı FETÖ üyesi Hüseyin Korkmaz’dı. 17-25 Aralık kumpasında yer alan ve 17 ay tutuklu kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla tahliye edilen Korkmaz’ın, polislerin kendi aralarında "Spark" adlı programda yaptıkları yazışmalarda kullandığı, "Nefes aldırmayacağız, tüm kabineyi buraya toplayacağız." şeklinde ifadeleri ortaya çıktı.
Tahliye olduktan sonra yurt dışına çıkış yasağı bulunmasına rağmen ABD’ye kaçan Korkmaz, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın ABD’de yargılandığı davada da tanık oldu. Korkmaz, beraberinde belge kaçırıp FBI yetkililerine teslim ettiğini, FBI tarafından kendisine 50 bin dolar mali yardım yapıldığını davada itiraf etti.
Korkmaz hakkında, tutuksuz yargılandığı davada "ByLock" kullanıcısı olduğunun belirlenmesi üzerine 8 Haziran 2017’de yakalama kararı çıkarıldı. Mahkeme, yokluğunda tutuklama kararı verdiği Korkmaz’ın ABD’den iadesi için talepname hazırladı.
"Gözaltı süremiz doldu" diyerek adliyeden kaçmaya çalıştılar
Emniyetteki FETÖ mensuplarına yönelik 22 Temmuz 2014’de düzenlenen ilk operasyonda gözaltına alınan kişilerden 49’u gözaltı süresi tamamlanmadan tutuklanmaları talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk edildi.
Nöbetçi İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği şüpheli sayısının ve klasörlerin fazlalığı nedeniyle öğle saatlerine kadar dosyayı incelerken, şüpheliler, avukatlarının, gözaltı sürelerinin dolduğunu söylemesi üzerine, adliye binasından ayrılmak için çıkış kapısına yöneldi.
Etrafları Çevik Kuvvet polislerince çembere alının şüpheliler bu kez oturma eylemi yaptı. Daha sonra, nöbetçi hakimlikçe durum tutanak altına alınırken şüpheliler de nezarethaneye konuldu.
Gözaltına alınan şüphelilerin avukatları ile henüz gözaltına alınmamış şüpheli polisler, sık sık adliye önünde basın açıklamaları yaparak masum oldukları algısını yaratmaya çalıştı.
Kumpas ters tepti
FETÖ’nün 17-25 Aralık’ta gerçekleştirdiği kumpası, kısa bir süre sonra ters tepti. Emniyet ve yargıdaki FETÖ üyeleri meslekten uzaklaştırıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen yeni savcılar, FETÖ üyelerinin yaptığı 17 ve 25 Aralık kumpas soruşturmasında takipsizlik kararı verdi.
Savcılığın verdiği takipsizlik kararında, dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı FETÖ firarisi Hamza Tosun’un, 17 Aralık 2013’te ABD’de yaşayan, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in yardımcısı Sinan Dursun ile telefonda görüştüğü, Tosun’un bu görüşmeden sonra dinleme işlemlerine son verdiği yer aldı.
İstenen cezalar
FETÖ’nün 17-25 Aralık darbe girişiminin önüne geçilmesinin ardından emniyet ve yargıdaki FETÖ üyeleri meslekten uzaklaştırılıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen yeni savcıların, 17 ve 25 Aralık soruşturmasında takipsizlik kararı vermesi üzerine bu kez kumpas soruşturmaları açıldı.
Soruşturma sonucunda o dönem İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan Anayasa Mahkemesi üyesi İrfan Fidan, 17 Aralık kumpasına ilişkin 621 sayfalık iddianame hazırlayarak, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
Birçok FETÖ iddianamesinde olduğu gibi bu iddianamenin de 1 numaraları şüphelisi FETÖ elebaşı Fetullah Gülen olurken, eski emniyet müdürleri Yakub Saygılı, Nazmi Ardıç, Hamza Tosun ve Yasin Topçu hakkında "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, gizliliğin i̇hlali" suçlarından ayrı ayrı hapis cezası verilmesi talep edildi. Diğer 62 polisin ise "silahlı terör örgütüne üye olma", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, gizliliğin ihlali" suçlarından cezalandırılması istendi.
İddianamede, FETÖ’nün yargı ve emniyet teşkilatı içine yerleştiği ve yasal hiyerarşik yapının dışındaki bir hiyerarşik yapılanmayla hareket ettiklerinin yapılan soruşturmalardan anlaşıldığı belirtilerek, "FETÖ mensuplarının örgüt lideri Fetullah Gülen’in talimatı ile devletin tüm kılcallarına sızmakla kalmayıp kamu imkanlarını kullanarak kendilerine rakip olarak gördükleri ve hedefledikleri iktidara ulaşmak için karşılarına çıkabilecek devlet kurumlarını ve şahısları bertaraf etmek için de her türlü hile ve yöntemi acımasızca kullandıkları görülmüştür." denildi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12 Aralık 2016’da başlanan ve terör örgütü elebaşı Gülen ile eski emniyet müdürleri ve Hüseyin Korkmaz’ın da aralarında bulunduğu 10’u tutuklu, 6’sı firari 67 sanığın yargılandığı dava 18 Mart 2019’da sona erdi.
Verilen cezalar
Mahkeme heyeti, sanıklardan Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Nazmi Ardıç, İbrahim Şener, Mehmet Akif Üner, Arif İbiş, İsmail Arpacı, Mustafa Demirhan, Mehmet Sait Sevinç, Ahmet Kalender, Ahmet Üzümcü, Ayhan Arıkanoğlu, Duran Denizci ve Adem Atik’in "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına hükmetti.
Mahkeme, sanıklar Yakup Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, İbrahim Şener ve Mehmet Akif Üner’i ayrıca, Erdoğan ile eski bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan ve Muammer Güler’e karşı "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçundan toplam 28 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Sanıklar Yakup Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, İbrahim Şener ve Mehmet Akif Üner’e, eski bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış’a yönelik "özel hayatın gizliliğini ihlal etme" suçundan da toplam 13 yıl hapis cezası verildi. Bu sanıkların her biri 41 yıl altışar ay hapse mahkum edilmiş oldu.
Mahkeme, o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski bakanlar Zafer Çağlayan ve Muammer Güler’e karşı "özel hayatın gizliliğini ihlal" suçundan sanık Arif İbiş’i 13 yıl, Mustafa Demirhan’ı 28 yıl 6 ay, İsmail Arpacı ve Mehmet Sait Sevinç’i 4 yıl altışar ay, Ömer Atalay ile Sefa Erdal’ı da 28 yıl altışar hapis cezasına çarptırdı.
Sanıklar Nazmi Ardıç, Ahmet Kalender, Ahmet Üzümcü, Ayhan Arıkanoğlu, Duran Denizci, Adem Atik’i eski bakan Erdoğan Bayraktar’a yönelik "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçundan 10 yıl ikişer ay hapse mahkum eden mahkeme, sanık Mutlu Acil’in "nitelikli dolandırıcılık" suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 6 bin 509 lira adli para cezasına çarptırılmasına karar verdi.
Diğer 22 sanığa "örgüt üyeliğinden" ceza verilmesine, 24 sanığın da tüm suçlardan beraatine karar veren mahkeme, sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski emniyet müdürü Hamza Tosun, ABD’deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz, eski polisler Alparslan Çalışkan, Sinan Sağyalavaç ve Hayri Akın’ın dosyalarını firari olmaları nedeniyle ayırdı.
"FETÖ, kökü dışarıda, devletin kılcallarına kadar sızmış, devlete kastetmiş bir ihanet örgütüdür"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 25 Aralık kumpas soruşturmasına ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve eski Emniyet Müdürü Yakup Saygılı’nın da aralarında bulunduğu 71 sanık hakkında açılan davanın görülmesine 6 Ocak 2016’da başlandı. Sanıklar hakkında hazırlanan iddianamede, FETÖ için "Kökü dışarıda, devletin kılcallarına kadar sızmış, devlete kastetmiş bir ihanet örgütüdür." ifadesi dikkati çekti.
İstanbul 13. Ağır ceza Mahkemesi’ndeki yargılama sürecinde sanıklar ve avukatları sundukları gerekçelerle davayı sürüncemede bırakma çabası içine girdi.
Mahkeme, 24 Aralık 2018’de açıkladığı kararda, sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Mahir Çakallı, Arif İbiş, Mustafa Demirhan, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner’i "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Arif İbiş, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner’i "özel hayatın gizliliği ihlal" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçlarından ayrı ayrı toplam 127 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına çarptıran mahkeme, Mustafa Demirhan’a da bu suçlardan toplam 131 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası verdi.
Firari sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Hüseyin Korkmaz, eski Emniyet Müdürü Hamza Tosun ile Sinan Dursun, Engin Filiz ve Sinan Sağyalavaç’ın dosyasını ayıran mahkeme, 24 sanığın tüm suçlardan beraatına, diğer sanıkların da benzer suçlardan çeşitli oranlarda hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.
17 ve 25 Aralık soruşturmalarında kumpas kurdukları gerekçesiyle açılan davalar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince usul ve yasaya uygun bulundu.
Dava dosyaları Yargıtay’da ele alınacağı günü bekliyor.
Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in talimatıyla bir takım yolsuzluklar yapıldığını iddia eden örgüt üyesi polis ve savcılar, kumpas için 7 Şubat 2012’de harekete geçti.
Başlatılan kumpas soruşturması kapsamında iletişimin tespitine ilişkin birçok karar alınırken, bu kararlara dayanılarak aralarında siyasetçilerin, üst düzey bürokratların, başbakan ve bakanların özel kalem müdürleri ile danışmanlarının da bulunduğu birçok kişinin telefon görüşmeleri kayıt altına alınıp, fiziki takipler yapıldı.
FETÖ’nün yargıdaki üyeleri, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete yönelik kumpas için 7 Şubat 2012’de düğmeye basarak MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 kişiyi, kapatılan özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine ifadeye çağırdı.
Terör örgütünün MİT kumpası planı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ameliyata girmesinin gecikmesiyle alt üst oldu. Erdoğan, Hakan Fidan’a ifade vermeye gitmemesini söyleyerek kumpası bozdu. MİT kumpasını planlayan ve soruşturmayı yürüten savcı ve emniyet müdürleri görevden alındı.
MİT kumpasında başarısız olunca 17-25 Aralık için harekete geçtiler
MİT kumpasında başarısız olan FETÖ, bu kez 17-25 Aralık kumpası için düğmeye bastı.
17 Aralık 2013 günü İstanbul’da, bakan çocukları, Halkbank Genel Müdürü ve iş adamlarının da içinde olduğu toplam 89 kişi gözaltına alındı, aynı gün çeşitli medya organlarına soruşturmada delil olarak gösterilen hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş izleme görüntüleri servis edildi, bu operasyon sonucunda 26 kişi tutuklandı.
Soruşturmalardaki usulsüzlüklerin, ses kayıtlarının, çözüm tutanaklarının, uydurma ihbar ve tutanakların ortaya çıkması üzerine, kamuoyunda sözde 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları olarak bilinen bu faaliyetlerle ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ait soruşturmalara başlandı.
Bu soruşturmalar sonucunda FETÖ’nün emniyet ve yargı teşkilatları içine sızan, kamu görevlisi gibi gözüken ancak talimatları devlet hiyerarşisi dışındaki bir mekanizmadan alan üye ve yöneticilerinin, hedeflerine aldıkları kesimlere karşı acımasız bir hukuk mücadelesine giriştikleri, yargı kumpası kurmak suretiyle birçok insanın hayatıyla ve kariyeriyle usulsüz takiplerle insanların özel hayatlarını kayıt altına aldıkları belirlendi.
Bu usulsüzlükler ve bitmek bilmeyen dalga operasyonlar neticesinde dosyaları içinden çıkılmaz bir hale soktukları, insanlar aleyhine sahte deliller ürettikleri, başbakan ve MİT Müsteşarının toplantılarına ilişkin görüntüleri elde ettikleri, evrakta sahtecilik yaptıkları, 17 Aralık 2013 tarihinden sonra emniyet içindeki terör örgütü üyelerinin tasfiye edilmeye başlaması üzerine de örgüt üyelerinin paniğe kapıldığı tespit edildi.
Bütün önemli evrakı iptal ettiler, dijital verileri sildiler
Örgüt mensuplarının, bütün evrakı imha ettiği, önemli gördükleri dijital verileri sildikleri, tam silinemeyen ve sonradan ortaya çıkartılan belge içeriklerinde ise kendi aralarında hükümeti düşürmeye yönelik yazışmalar yaptıkları, anlaşıldı. Ele geçirilen taslak fezlekede, örgüt üyelerinin darbe sonrası yapacakları çalışmalara ilişkin bulgulara ulaşılırken, bu bulgulara göre Başbakan’dan artık "Dönemin başbakanı" şeklinde bahsedildiği, soruşturma dosyası henüz ikmal edilmemişken dosya içeriğini yeni görevlendirilen mali şube müdür ve müdür yardımcılarından kaçırdıkları saptandı.
Operasyonların hedefinin Türkiye Cumhuriyeti’nin 61. Hükümeti olduğu, amacın ise Türkiye’yi terörün yanında siyasi, diplomatik ve ekonomik kriz ile sıkışan bir ülke durumuna düşürmek, süresiz kaos ortamına sürüklemek, fikri manada lidersiz bir toplum oluşturmak, hükümeti devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak olduğu, aleyhinde hiçbir delil bulunmadığı halde sırf Başbakan’ı suçlamak için Başbakan’ın oğlunun soruşturmanın içine çekildiği belirlendi.
Özel yetkili savcılıkta görev yapan FETÖ’cü savcılar, 6 Mart 2012’de 40’tan fazla kişi hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak" suçlarından soruşturma açtı. FETÖ, bu soruşturmayı tam hakimiyet kurduğu özel yetkili savcılıkta sürdürdü.
Kanuna aykırı yürütülen soruşturmada, 25 Aralık 2013’e kadar birçok dinleme kararı verildi. Haklarında soruşturma yapılması kanunen izne tabi olan veya mümkün olmayan Başbakan, bakan ve üst düzey devlet idareciler hukuka aykırı olarak dinlenerek, şüpheli olmadıkları dosyaya eklendi.
Örgüt bu dosyayı kendi uhdesinde (özel yetkili) tutup başka bir savcı veya hakimin kontrolüne bırakmak istemeyerek uzun soluklu dinlemeler yaptı. Buradaki bazı dinleme kararları 24-25 kez uzatılırken, bazı kararlar sahte isimler adına alındı.
Örgütün, soruşturma kapsamında dinlediği bazı iş insanlarının özel bilgilerini ileride kullanmak üzere topladığı değerlendirildi.
Kendilerine yakın gördükleri kişileri dosyadan çıkardılar
Örgüte mensup polislerin, dinleme sırasında kendilerine yakın gördükleri kişileri dosyadan çıkarttıkları da 25 Aralık kumpas dosyasına yansıdı. Bununla ilgili ifadesi alınan gizli tanık "Fatih"in, "Fezlekeyi hazırlayan ekip, ‘Bu iyi adam, bunu dosyada çıkartalım.’ dedi." şeklinde beyanları da tutanaklara geçti.
Terörle bağlantısı olmayan soruşturmada, FETÖ mensubu polislerce fezleke hazırlandı. Fezlekede, bazı iş insanlarının terör örgütünün finansörü gibi gösterildiği, Başbakan ile MİT Müsteşarı’nın da bu kişilerle irtibata geçtiği algısı yaratıldı.
Buna benzer, dosyadaki birçok hukuksuzlukla takvimler 15 Aralık 2013’ü gösterdiğinde, FETÖ firarisi meslekten çıkarılan savcı Muammer Akkaş’ın talebi üzerine 14 kişinin daha bir ay süreyle dinlenilmesine karar verildi.
17 Aralık 2013’te, 25 Aralık kumpasının başındaki savcı Muammer Akkaş, polise verdiği talimatla soruşturmanın sonlandırılması ve fezlekesinin kendisine gönderilmesini istedi.
FETÖ üyesi firari eski savcı Zekeriya Öz de harekete geçti
Aynı gün, firari FETÖ üyesi eski savcı Zekeriya Öz de 17 Aralık kumpas soruşturması için harekete geçerek, aralarında kamu görevlileri ile iş insanlarının da bulunduğu kişilere yönelik operasyon başlattı ve bu kişiler gözaltına alındı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, 24 Aralık’ta dosyanın duyulması üzerine, operasyona hazırlanan FETÖ’cü savcı Akkaş’tan bilgi istedi. Akkaş, Başsavcının talimatına uymayarak 25 Aralık sabahı kumpas operasyonunun düğmesine bastı.
25 Aralık operasyonunda farklı bir gelişme yaşanarak, Akkaş’ın gözaltı talimatı emniyet ve jandarma ekiplerince işleme koyulmadı.
Talimatları yerine getirilmeyince FETÖ’nün medya mensuplarını kullanarak operasyon bilgilerini sızdıran Muammer Akkaş, adliye önünde kanuna aykırı basın açıklaması yaptı.
Kara propaganda için sosyal medya devreye girdi
Aynı günün sabahında bazı gazetecilerin maillerine operasyon bilgileri, hazırlanmış haberler, fezlekeden detaylar gönderildi.
17 ve 25 Aralık’a ait soruşturma dosyasında olanlar, montajlananlar hatta dosyada olmayan ses kayıtları örgütün sosyal medya hesaplarında gerçekmiş gibi paylaşılmaya başlanarak, algı operasyonuna hız verildi.
Hem örgüte müzahir basın yayın organlarında çalışanlar hem de örgüte mensup olduğu 15 Temmuz’dan sonra anlaşılan gazeteciler, Başbakan’ın yurt dışına kaçtığını öne sürerek, örgütün amacına hizmet eden algı faaliyeti yürüttü.
Örgüte mensup polisleri kahramanlaştırma çabalarına girişen FETÖ’cüler, kara propaganda amacıyla kurdukları sosyal medya hesaplarından yasa dışı elde edilen ses kayıtları, montajlanan tapeler ve gerçeği yansıtmayan sahte delillerle operasyonu hukuki bir kılıfa sokmak için her türlü kumpasa başvurdu.
Kumpasçı savcılar kaçtı
Seçilmiş meşru hükümete karşı FETÖ tarafından yapılan yargı darbesi girişimi sonrası, devletin gösterdiği refleksle, örgütle mücadeleye hız verildi. FETÖ üyesi kişiler tek tek yakalanıp yargı önüne çıkarılmaya başlandı.
Sonrasında yaşanan gelişmelerin ardından FETÖ firari sanığı Akkaş, 25 Aralık dosyasından el çektirilerek, Tekirdağ’a görevlendirildi ve ardından görevden uzaklaştırıldı.
FETÖ kumpasının baş aktörlerinden örgüt üyesi savcılar ise adalet önünde hesap vermek yerine firar etti. O dönemdeki adıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararnamesiyle görevden uzaklaştırılan FETÖ üyesi eski savcılardan Muammer Akkaş, Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç yurt dışına kaçtı.
Firari eski komiser, Hakan Atilla davasında tanık oldu
Firar eden isimlerden dikkati çeken bir diğeri ise eski komiser yardımcısı FETÖ üyesi Hüseyin Korkmaz’dı. 17-25 Aralık kumpasında yer alan ve 17 ay tutuklu kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla tahliye edilen Korkmaz’ın, polislerin kendi aralarında "Spark" adlı programda yaptıkları yazışmalarda kullandığı, "Nefes aldırmayacağız, tüm kabineyi buraya toplayacağız." şeklinde ifadeleri ortaya çıktı.
Tahliye olduktan sonra yurt dışına çıkış yasağı bulunmasına rağmen ABD’ye kaçan Korkmaz, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın ABD’de yargılandığı davada da tanık oldu. Korkmaz, beraberinde belge kaçırıp FBI yetkililerine teslim ettiğini, FBI tarafından kendisine 50 bin dolar mali yardım yapıldığını davada itiraf etti.
Korkmaz hakkında, tutuksuz yargılandığı davada "ByLock" kullanıcısı olduğunun belirlenmesi üzerine 8 Haziran 2017’de yakalama kararı çıkarıldı. Mahkeme, yokluğunda tutuklama kararı verdiği Korkmaz’ın ABD’den iadesi için talepname hazırladı.
"Gözaltı süremiz doldu" diyerek adliyeden kaçmaya çalıştılar
Emniyetteki FETÖ mensuplarına yönelik 22 Temmuz 2014’de düzenlenen ilk operasyonda gözaltına alınan kişilerden 49’u gözaltı süresi tamamlanmadan tutuklanmaları talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk edildi.
Nöbetçi İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği şüpheli sayısının ve klasörlerin fazlalığı nedeniyle öğle saatlerine kadar dosyayı incelerken, şüpheliler, avukatlarının, gözaltı sürelerinin dolduğunu söylemesi üzerine, adliye binasından ayrılmak için çıkış kapısına yöneldi.
Etrafları Çevik Kuvvet polislerince çembere alının şüpheliler bu kez oturma eylemi yaptı. Daha sonra, nöbetçi hakimlikçe durum tutanak altına alınırken şüpheliler de nezarethaneye konuldu.
Gözaltına alınan şüphelilerin avukatları ile henüz gözaltına alınmamış şüpheli polisler, sık sık adliye önünde basın açıklamaları yaparak masum oldukları algısını yaratmaya çalıştı.
Kumpas ters tepti
FETÖ’nün 17-25 Aralık’ta gerçekleştirdiği kumpası, kısa bir süre sonra ters tepti. Emniyet ve yargıdaki FETÖ üyeleri meslekten uzaklaştırıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen yeni savcılar, FETÖ üyelerinin yaptığı 17 ve 25 Aralık kumpas soruşturmasında takipsizlik kararı verdi.
Savcılığın verdiği takipsizlik kararında, dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı FETÖ firarisi Hamza Tosun’un, 17 Aralık 2013’te ABD’de yaşayan, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in yardımcısı Sinan Dursun ile telefonda görüştüğü, Tosun’un bu görüşmeden sonra dinleme işlemlerine son verdiği yer aldı.
İstenen cezalar
FETÖ’nün 17-25 Aralık darbe girişiminin önüne geçilmesinin ardından emniyet ve yargıdaki FETÖ üyeleri meslekten uzaklaştırılıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen yeni savcıların, 17 ve 25 Aralık soruşturmasında takipsizlik kararı vermesi üzerine bu kez kumpas soruşturmaları açıldı.
Soruşturma sonucunda o dönem İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan Anayasa Mahkemesi üyesi İrfan Fidan, 17 Aralık kumpasına ilişkin 621 sayfalık iddianame hazırlayarak, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
Birçok FETÖ iddianamesinde olduğu gibi bu iddianamenin de 1 numaraları şüphelisi FETÖ elebaşı Fetullah Gülen olurken, eski emniyet müdürleri Yakub Saygılı, Nazmi Ardıç, Hamza Tosun ve Yasin Topçu hakkında "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, gizliliğin i̇hlali" suçlarından ayrı ayrı hapis cezası verilmesi talep edildi. Diğer 62 polisin ise "silahlı terör örgütüne üye olma", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, gizliliğin ihlali" suçlarından cezalandırılması istendi.
İddianamede, FETÖ’nün yargı ve emniyet teşkilatı içine yerleştiği ve yasal hiyerarşik yapının dışındaki bir hiyerarşik yapılanmayla hareket ettiklerinin yapılan soruşturmalardan anlaşıldığı belirtilerek, "FETÖ mensuplarının örgüt lideri Fetullah Gülen’in talimatı ile devletin tüm kılcallarına sızmakla kalmayıp kamu imkanlarını kullanarak kendilerine rakip olarak gördükleri ve hedefledikleri iktidara ulaşmak için karşılarına çıkabilecek devlet kurumlarını ve şahısları bertaraf etmek için de her türlü hile ve yöntemi acımasızca kullandıkları görülmüştür." denildi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12 Aralık 2016’da başlanan ve terör örgütü elebaşı Gülen ile eski emniyet müdürleri ve Hüseyin Korkmaz’ın da aralarında bulunduğu 10’u tutuklu, 6’sı firari 67 sanığın yargılandığı dava 18 Mart 2019’da sona erdi.
Verilen cezalar
Mahkeme heyeti, sanıklardan Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Nazmi Ardıç, İbrahim Şener, Mehmet Akif Üner, Arif İbiş, İsmail Arpacı, Mustafa Demirhan, Mehmet Sait Sevinç, Ahmet Kalender, Ahmet Üzümcü, Ayhan Arıkanoğlu, Duran Denizci ve Adem Atik’in "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına hükmetti.
Mahkeme, sanıklar Yakup Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, İbrahim Şener ve Mehmet Akif Üner’i ayrıca, Erdoğan ile eski bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan ve Muammer Güler’e karşı "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçundan toplam 28 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Sanıklar Yakup Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, İbrahim Şener ve Mehmet Akif Üner’e, eski bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış’a yönelik "özel hayatın gizliliğini ihlal etme" suçundan da toplam 13 yıl hapis cezası verildi. Bu sanıkların her biri 41 yıl altışar ay hapse mahkum edilmiş oldu.
Mahkeme, o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski bakanlar Zafer Çağlayan ve Muammer Güler’e karşı "özel hayatın gizliliğini ihlal" suçundan sanık Arif İbiş’i 13 yıl, Mustafa Demirhan’ı 28 yıl 6 ay, İsmail Arpacı ve Mehmet Sait Sevinç’i 4 yıl altışar ay, Ömer Atalay ile Sefa Erdal’ı da 28 yıl altışar hapis cezasına çarptırdı.
Sanıklar Nazmi Ardıç, Ahmet Kalender, Ahmet Üzümcü, Ayhan Arıkanoğlu, Duran Denizci, Adem Atik’i eski bakan Erdoğan Bayraktar’a yönelik "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçundan 10 yıl ikişer ay hapse mahkum eden mahkeme, sanık Mutlu Acil’in "nitelikli dolandırıcılık" suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 6 bin 509 lira adli para cezasına çarptırılmasına karar verdi.
Diğer 22 sanığa "örgüt üyeliğinden" ceza verilmesine, 24 sanığın da tüm suçlardan beraatine karar veren mahkeme, sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski emniyet müdürü Hamza Tosun, ABD’deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz, eski polisler Alparslan Çalışkan, Sinan Sağyalavaç ve Hayri Akın’ın dosyalarını firari olmaları nedeniyle ayırdı.
"FETÖ, kökü dışarıda, devletin kılcallarına kadar sızmış, devlete kastetmiş bir ihanet örgütüdür"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 25 Aralık kumpas soruşturmasına ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve eski Emniyet Müdürü Yakup Saygılı’nın da aralarında bulunduğu 71 sanık hakkında açılan davanın görülmesine 6 Ocak 2016’da başlandı. Sanıklar hakkında hazırlanan iddianamede, FETÖ için "Kökü dışarıda, devletin kılcallarına kadar sızmış, devlete kastetmiş bir ihanet örgütüdür." ifadesi dikkati çekti.
İstanbul 13. Ağır ceza Mahkemesi’ndeki yargılama sürecinde sanıklar ve avukatları sundukları gerekçelerle davayı sürüncemede bırakma çabası içine girdi.
Mahkeme, 24 Aralık 2018’de açıkladığı kararda, sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Mahir Çakallı, Arif İbiş, Mustafa Demirhan, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner’i "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Arif İbiş, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner’i "özel hayatın gizliliği ihlal" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçlarından ayrı ayrı toplam 127 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına çarptıran mahkeme, Mustafa Demirhan’a da bu suçlardan toplam 131 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası verdi.
Firari sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Hüseyin Korkmaz, eski Emniyet Müdürü Hamza Tosun ile Sinan Dursun, Engin Filiz ve Sinan Sağyalavaç’ın dosyasını ayıran mahkeme, 24 sanığın tüm suçlardan beraatına, diğer sanıkların da benzer suçlardan çeşitli oranlarda hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.
17 ve 25 Aralık soruşturmalarında kumpas kurdukları gerekçesiyle açılan davalar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince usul ve yasaya uygun bulundu.
Dava dosyaları Yargıtay’da ele alınacağı günü bekliyor.